Odak Danışmanlık Film Analiz Grubu

Filmin Adı: 1883-Western

Sezon: 1.

Bölüm: 2.

Tür: Dram (2021)

Yönetmen/Senarist: Taylor SHERIDAN

Konu: Dizinin ikinci bölümü bizi Kuzey-Güney savaşı sırasındaki Antietan muharebesine götürüyor. (Bazı kaynaklara göreAmerika Birleşik Devletleri tarihinin en kanlı günüdür. Ölü sayısı 23.000 civarındadır) Savaşta tüm birliğini kaybeden Yüzbaşı James, Birleşik Devletler ordusunun komutanı ile yan yana oturmaktadır, aralarında geçen kısa konuşmadan iki komutanın da bu savaşın yıkıcılığının farkında olduğunu anlıyoruz. Elsa babasının savaş sonrasında savaştan hiç bahsetmediğini, yolda karşılaştığı ismini söyleyen eski askerlerden de uzaklaştığını söylüyor. James’in karakterinin oluşmasında bu savaş önemli bir faktör olmuş. Öfkenin yıkıcı bir şekilde kullanılmasının sonuçlarını deneyimleyerek öğrenmiş biri ve bu yapısı dizinin ilerleyen bölümlerinde yaptığı seçimlerinde daha net görünüyor.

Bu bölümde insanlar arasındaki farklılıklar daha belirgin görülmeye başlıyor. Göçmenlerin Dutton ailesi ve diğerlerinin aksine sanki turistlik bir geziye çıkıyorlarmış gibi yola hazırlanmaları ve hayatın gerçekliği karşısında yeterlilik ve donanımlarının oldukça eksik olduğunu trajik bir biçimde izliyoruz. Bu bölümdeki bir diğer farklılık ise neredeyse sembolik olarak canlılık ve ölümü temsil eden, Elsa ve Claire arasında görünüyor; Claire Elsa’nın dünyaya duyduğu merak, heyecan ve tutkusunun tam tersi bir varoluş oluşturuyor. Claire sanki öfkesiyle dünyaya tutunmaya çalışıyor. Herkesin nasıl davranmasını gerektiğini bildiğini iddia eden bir hali var. Onları koruyacak olan James, Yüzbaşı ve diğer kovboylar olmadığı sırada kampa gelen haydutlarla diyaloğunda Margaret sakin bir üslup kullanıyor ve çatışmayı provoke etmemeye çalışıyor. Claire ise atlarına nehirde su içiren haydutlara taş ile saldırıp gitmeleri için bağırıyor.  Bu davranışı akabinde haydutlarla girdikleri çatışmada kızı ölüyor. 7 çocuğunu kaybeden bir anne için bu altından kalkılamaz bir acıya neden oluyor ve intihar onun için tek seçenek haline geliyor.

Bu olaylardan sonra Margaret ve James arasındaki konuşma James’in kişiliği ve evliliklerinin yapısı hakkında bize bilgi veriyor. Margaret olayları Claire’in tutumunun başlattığını söylemesine rağmen James, olayların gelişmesindeki Claire’in payına rağmen yapılanın kabul edilemez olduğunu ve yapanların cezalandırılması gerektiğini söylüyor. Margaret kendi fikrini söylemesine rağmen dış gerçekliği kendisinden daha iyi algılayan ve öfkesi ile yönetilmediğinden emin olduğu kocasının söylediklerine itiraz etmiyor. Bu olay çiftin evlilik dinamiklerinin sağlıklı olduğunu ve birbirlerinin farklılıklarına saygı gösterdiklerini kanıtlıyor. Ayrıca James öfkesi ile yönetilmemesine rağmen kendisine yapılanın bedelini ödetmesi gerektiğini biliyor, eril bir güç olarak adaleti sağlamaya çalışıyor.

Düzenin sağlayıcısı kasabanın şerifidir. Günümüz bakış açısından burada yapılan yargılamadan infazdır, doğru bir uygulama olmamasına rağmen o günün dünyası için gereklidir; aksi halde suçun önüne geçilemez. Bu perspektiften bakınca James, Yüzbaşı ve diğerleri doğru olanı yaptılar, tabii ki yaptıklarının sonucunda ne olacağının farkındaydılar ve bu nedenle mümkün olan en kısa sürede kasabadan ayrıldılar.

Dizi; saygının, gücün, güvenin, özgürlüğün insana gökten inmediğini, tüm bunların ancak yeterliliğini, becerini, donanımını arttırarak sahip olabileceğin şeyler olduğunu gerek göçmenlerin halinden gerekse kadın erkek ilişkileri üzerinden bize anlatıyor. Çatışmada korkudan titreyen Almanlara karşı, Margaret’ın gerekirse silah kullanmaktan çekinmeyen cesareti, Elsa’nın ve Margaret’ın tek başlarına kalsalar dahi hayatta kalabilecek becerilerinin olması fakat göçmenlerin çok azının bunu başarabilecek donanımda olması buna örnek gösterilebilir.

Günümüzde çok tartışılan kadın-erkek kavramları bu bölümde çok doğal, sade ve samimi bir şekilde anlatılmış. Margaret ve James arasındaki uyum ve güven birbirlerini yok etmeden, ezmeden, saygıyı yitirmeden bir ilişki oluşturabilmelerine yardımcı oluyor. Çiftin birbirlerine olan yatırımları çocuklarının da dış dünyaya merakla ve güven içinde yönelmesine yardımcı oluyor. Bunu Elsa’nın canlılığından ve meraklı yapısından görebiliyoruz.

Bugünkü dünyaya göre o dönem hiç kuşkusuz daha zor ve tehlikeli, ama o dönemde kurulan ilişkiler, yaşamlar bugünkü dünyada oluşturabildiklerimizden çok daha gerçek ve anlamlıdır. Dizinin bize gösterdiği bir diğer farklılık da budur.