Odak Danışmanlık Film Analiz Grubu

FİLMİN ADI: TAKING SİDES (TARAF TUTMAK) (2001)

TÜR: DRAM-SAVAŞ

YÖNETMEN: ISTVÁN SZABÓ

OYUNCULAR: HARVEY KEITEL, STELLAN SKARSGÅRD, MORITZ BLEIBTREU, BIRGIT MINICHMAYR, ULRICH TUKUR, OLEG TABAKOV, R. LEE ERMEY

KONU: Film ünlü Alman orkestra şefi Wilhelm Furtwängler’in Berlin’de, ikinci dünya savaşı sonrasında geçirdiği sorgu sürecini anlatıyor. ABD ordusunda binbaşı olarak görev yapan Steve Arnold, Amerikan Nazi’lerden Arındırma Komitesi adına sorgulama yapmakla görevlidir. Filmde sorgulanan Furtwängler, Nazi yanlısı, Hitler ve Göbbels’in dostu ve Nazilerin kültürel politikalarına yardımcı olmakla suçlanmaktadır. Ayrıca birçok Yahudi müzisyenin nazilerden korunması için güvenli bir sığınma sağladığından da bahsedilmektedir. 

Furtwängler’in kendisini savunması Nazi yanlısı olmadığı ve savaş boyunca birçok Yahudiye yardımcı olduğu iddiasıyla başlar. Filmin bir sahnesinde, 1936’da kendisine ABD’de çalışma şansı verildiğini ancak kabul etmediğini ve Almanya’da kalmayı tercih ettiği bilgisini ediniyoruz. Furtwängler müziğini yapabilmek adına Nazilerin döneminde ülkede bulunduğunu ancak onlarla bir iş birliği olmadığını ileri sürmektedir. Sorgu sürecinde tekrar tekrar müziğini yapabilmekten başka bir amacı olmadığını ifade ediyor ve Nazilere bu sebeple taviz verdiğini ancak iş birliği yapmadığını iddia ediyor.

Film boyunca Furtwängler’den şüphe duyduğunu gördüğümüz Binbaşı Arnold, birçok açıdan farklı sorular yönelterek Furtwängler’ı oldukça zorlar. Furtwängler ise kendi bakış açısında ısrarlı bir şekilde suçsuz olduğunu, yapması gerekeni müzik adına yaptığını ve Yahudilere yapılanların birçoğundan haberdar olmadığını ancak yine de onlara yardımcı olduğunu ileri sürer. 

Bizim filmi anlamak için önemli gördüğümüz durumlardan birisi şudur; II. Dünya Savaşı bütün dünyanın gözleri önünde yaşanmıştır ve Alman toplumu Yahudiler gaz odalarına giderken başlarını diğer tarafa çevirmişlerdir. Birçok Nazi savaştan sonra toplumun içine karışmış, günlük hayatın içinde kalmış, çalışmışlardır. Bahsettiğimiz kişilerin içinde Nazi yapılanmasında önemli pozisyonlarda yer almış, yönetici pozisyonunda olanlar da bulunmaktadır. Bu durum toplum tarafından bir şekilde gözardı edilmiştir. Yaşananları bir şekilde gözardı edebilmek bizi o durumun bir parçası haline getirir. Her ne kadar dâhil olmadığımızı düşünsek de bu bakış açısı gerçeği yansıtmamaktadır. Filmde sekreter rolündeki Emmi’nin, ‘babam savaşı kaybedeceğimizi anladığında suikast yapılanmasına katıldı’ dediği sahne bu duruma örnektir; aslında herkesin kahraman bir vatansever diye tanımladığı, Hitler’i öldürmek için yapılan suikaste katılan babasının hakikatinden bahsetmektedir. Kaybedeceğinden emin olduğu bir savaşın karşıtı haline gelmek, onun o zamana kadar yapılanlara dâhil olduğu gerçeğini değiştirmez. 

Katliamla sonuçlanmış ve tüm dünyanın gözlerinin önünde yaşanmış olan bir savaşta Furtwängler’ın duruşuna ve seçimlerine nasıl bakıyoruz? Burada bizi yöneten ana duygu ne olmalıdır? Ahlaki seçimlerimiz ve gücümüzü neyin hizmetinde kullandığımızı anlamaya çalışmak bizim filmi ele alma amacımızdır. 

Filmde Binbaşı Arnold’un sorgulama esnasındaki öfkeli çıkışları ve soru sorma tarzı ilk bakışta öfke çıkarma veya hınç almak olarak yorumlanabilir. Bizim bakış açımıza göre ise durum farklıdır, burada aslında ahlakî bir seçim hakkında sorgulama yapılmaktadır. Furtwängler iki kez sorgu için çağrılmıştır. 

Biz, insan herhangi bir eylemde bulunduğunda, o eyleme geçerken onu yönetenin ne olduğunu yani ahlakî seçiminin ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Filmde binbaşının Furtwängler’a yönelik tutumu etrafındaki herkes tarafından eleştirilmektedir. Daha yapıcı, sakin, anlayışlı olması beklenmektedir. Ayrıca Furtwängler’ın aslında Yahudilere yardımcı olmaya çalışan biri ve çok önemli, herkesin tanıdığı bir müzisyen olduğu gerçeğini unutmaması beklenmektedir. Bunu özellikle Yahudi olan David ile yaptığı konuşmada görüyoruz. David, Furtwängler’in elinden geleni yapan biri olarak tanımlarken Arnold ona bir Yahudi olarak bunu nasıl söyleyebildiğini soruyor. Burada binbaşının yaşananlara ve orkestra şefine ait duygularını anlıyoruz. Bir insanın içinde adalet duygusu varsa yapılanların bir bedeli olması gerektiğini tüm ruhu ile hisseder ve buna uygun davranır. Binbaşı içindeki adalet duygusu ile söylenenlerden etkilenmiyor ve gerçeği bulmak için gerektiği kadar sert davranabiliyor. 

Furtwängler’ın yaşananlardan dolayı herhangi bir sorumluluk hissetmediğini, kendisi için önemli olanın müzik olduğunu ve politika ile ölümleri ayrı tuttuğunu ifade ettiğini bazı sahnelerde net bir şekilde görebiliyoruz. Müziğin insanlıktan üstün olduğunu ifade etmesinden ve etrafındaki insanların da ondan etkileniyor olmasından anlıyoruz ki Furtwängler’ın ifade etme şeklinde göz boyayan bir tarz var. İnsanlar onun dünyaca ünlü olmasından, en iyi şeflerden birisi olarak tanınmasından etkileniyorlar. Burada bunu tam olarak ‘güç’ olarak tanımlayabiliriz. Filmde Furtwängler, bu gücü Nazi sisteminin içinde performansını göstermeye devam ederek, onlara eşlik etmekle ve Nazi sisteminin daha meşru hale gelmesine destek olmakla suçlanmaktadır. Bize göre Furtwängler algı yönetimi yapmakta ve yaşananlarla bir ilişkisi olmadığını etrafındaki insanlara inandırmaya çalışmaktadır. Binbaşı ise yaşananın bir insanlık suçu olduğu gerçeğiyle, ego savaşının ötesinde bir tavır sergilemektedir. İlk bakışta bu ABD’nin tutumunu haklı bulmak gibi anlaşılabilir. Amacımız konuyu yalnızca ahlaki seçimin ne olduğu ve insanlık suçu işlenirken insan olma sorumluluğunun nasıl algılandığı üzerinden değerlendirmektir. Film yer yer Furtwängler’ın özel hayatından, başkalarıyla olan ilişkilerinden ve sayısız çocuğu olduğundan bahsediyor. Onun da sıradan, herkes gibi bir insan olduğuna bir vurgu yapılıyor. Furtwängler’ın bu sahnelerde sergilediği tutumundan sorumluluk almamasıyla ilgili bir rahatsızlığı olmadığını anlıyoruz. Yaptığı algı yönetimiyle, parçası olduğu bir durumun ona bir sorumluluk doğurmadığını ikna etmeye çalıştığını görüyoruz. Biz ise bunun tam tersini savunuyoruz; bir şeyin parçası olmak o insana bir sorumluluk yükler, bu ahlaki bir seçimdir. Yaşanan insanlık suçuna bir şekilde göz yummak, sessiz kalmak bizi o suça dâhil eder. Filmde Furtwängler’ın kendi narsistik ihtiyaçlarıyla, kendi çıkarlarını korumak ihtiyacıyla bir seçim yaptığını anlıyoruz. Bu tutum insanı çıkarları yönettiğinde görülür. Bize göre bir şekilde Nazi sisteminin parçası olması Furtwängler’ı suçlu hale getirmekte ve ona bir sorumluluk yüklemektedir. Bu sebeple Binbaşı Arnold’ın elindeki gücü ve öfkesini hınç alma ihtiyacıyla değil sorumlu olarak algıladığı birine karşı gerçeği anlamak için yönelttiğini düşünüyoruz.