REGRESYON

Tem 22, 2022

REGRESYON (İNSANIN RUHSAL SİSTEMİNDEKİ GERİ KAYMALAR)

Melanie Klein, insanların iç dünyalarında ki öfkenin düzeyine göre ruhsal yapılanmaların organizasyonunda ve savunmalarda değişiklikler olabileceğini fark etmiş ve bunları açıklamıştır. İki temel pozisyon tanımlayarak insanların “depressif pozisyon” dediği bir ruh haliyle “paranoid- şizoid pozisyon” dediği bir ruh hali arasında gidip geldiklerini anlatmıştır. Depressif pozisyondaki insanın iç dünyası, sevilme ihtiyacı ile sevgiyi kaybetme korkuları arasında gidip gelen, kendi öfkesi ve haseti ile sevgi nesnelerine zarar verme endişeleri ile dolu, ayrılık ve kayıp duygularının altından kalkma sorunsalı ile meşguldür. Paranoid- şizoid pozisyonda ise hayat olayları veya büyük kayıplar, kişinin iç dünyasında büyük bir öfkenin uyanmasına sebep olmuştur ve kişi dünyayı kötü bir yer olarak algılıyordur. Başına başka öngörülemez kötülüklerin geleceğini beklemeye başlaması onu paranoyaklaştırıyordur veya dünyadan yatırımını çekerek, onun kendisine verebileceği muhtemel acılardan korunmaya çalışıyor ve içine kapanıyordur. Melanie Klein, bu iki pozisyonu açıklarken aynı insanın değişik durumlarda, içinde uyanan öfke miktarı ile bağlantılı olarak, iç dünyasının gerçeğinde büyük bir değişim olacağını anlatmaktadır. Bu değişim, varlığımızın öfkeyi en az zarar verecek düzeyde tutma refleksi ile uyarılır. İnsanın içsel hakikati, artan öfkenin onun dünyasını veya kendisine yöneldiğinde kendisini yok ettiğini, doğum travması sırasında ve dengesi her bozulduğunda bebeklik boyunca deneyimlemiştir ve giderek öfkenin zararını azaltacak bir savunmalar sistemi oluşturmuştur. Bu sistemin bütün amacı çeşitli savunmalar kullanarak fazla öfkenin kendisini ya da dünyasını yok etmesini önlemektir. Bebek, en baştan itibaren içindeki yıkıcı öfkenin onun bütün dünyasını oluşturan annesini içinde yok etmesinden korunabilmeyi en önemli hedef yapar. Anne yoksa kendisi de yoktur. Bu annenin içsel olarak muhafaza edilmesi çabasında canlılığın kendini yok olmaktan koruyan refleksinin nasıl çalıştığının bir örneğini görürüz. Bu savunmalar inkar, bölme, omnipotan kontrol, yansıtmalı özdeşim-projectif identification diye isimlendirilir. Bu yüzden erişkin bir insanın öfkesi çok artınca, bir bebeğinki kadar öfkelenince (bu öfke, öfke olarak hissedilemez, daha çok büyük bir gerginlik ve korku olarak algılanır) tekrar bebeksi savunmalar kullanılmaya başlanır; yaşımız kaç olursa olsun ruhen tekrar bebekleşiriz. Bu, tekrar daha önceki gelişme düzeylerine geri dönme sürecine “regresyon” denilir ve ruhsal varlığımızı sürdürebilmemiz (akıl hastalığı tablosundan kaçınabilmemiz, benliğimizin tekrar yıkılması tehlikesini geride bırakabilmek ) için girilen bir yol olur. Bu yola bizi sokan, derinlerde uyanan psikotik anksiyetedir, bu anksiyetenin içeriğini dünyamızın yok olması (kıyamet) ve benliğimizin yıkılması (hiçleşme) korkusu oluşturur. Biz bu büyük anksiyetenin içeriğindeki bu büyük korkuları azaltmaya çalışırken, kendiliğinden devreye giren savunmalar bizi bebekleştirir. Çünkü böyle durumlardan bebekken kurtulma deneyimlerine sahip olmuşuzdur.