Odak Danışmanlık Film Analiz Grubu

Filmin Adı: Mother

Tür: Dram-Gerilim (2020-Japonya)

Yönetmen: Tatsushi Ômori 

Oyuncular: Masami Nagasawa, Daiken Okudaira, Sadao Abe 

Konu: Film bekar bir anne olan Akiko ile oğlu Shuhei’nin hikayesini anlatıyor. Akiko karşısına çıkan adamlarla yatıp kalkar, kumar oynar, oğlu ve kendi için bir hayat düzeni kuramaz. Bir gün Shuhei şok edici bir karar verir.

Açılış sahnesinde Shuhei’yi yolda yürürken görüyoruz. Akiko –sonradan annesi olduğunu öğreneceğiz– bisikletle yanına gelip işe gitmediğini söylüyor. Shuhei’nin de okula gitmemiş olmasına, dizinin yaralanmasına verdiği tepki bir annenin değil de bir arkadaşın vereceği tepkiye benziyor. Beraber havuza gidiyorlar ve Akiko’nun kurallara pek önem vermediğini görüyoruz, küçük bir çocuk gibi canı ne isterse onu yapıyor. Shuhei, Akiko ne derse onu yapıyor, Akiko’nun adeta bir uzantısı, kolu bacağı gibi takip ettiğini film boyunca izleyeceğiz. 

Akiko’nun ailesinin evinde geçen diyalog durumunu anlamamıza yardımcı oluyor. Aile sıradan, düzgün bir görüntü çiziyor. Akiko iki kız kardeşten biri, ama gösterilen resme pek uymuyor. Annenin, diğer kız kardeş Kaede’ye beklentilerine uygun olduğu için daha çok yatırımı olduğunu anlıyoruz. Akiko’nun hayatını izlediğimizde annesinin ona pek yatırımı olmadığını çünkü kendisine yakıştırmadığını görüyoruz. Akiko annesinin beklentilerini karşılamadığı için sevilmeyen, istenmeyen çocuk olmuş; dersleri iyi değil, üniversite okumamış, çalışmıyor, kumar oynuyor, sürekli para istiyor, borç alıyor, ama geri ödemiyor. Dede büyük ihtimalle Akiko’nun yarattığı gerginlikten kurtulmak için Shuhei’ye diğerlerinden habersiz para veriyor. Annesi ve kız kardeşi de hayatı boyunca bunu yapmış, ama artık buna devam etmeyeceklerini söylüyorlar. Akiko içinde bulunduğu durumdan ailesini sorumlu tutuyor ve onlara çok öfkeli. Bir noktaya kadar haklı çünkü hayatta ne oluşturabileceğimizi ailemizden, özellikle de annemizden aldığımız malzemenin belirlediğini biliyoruz. Aslında Akiko ailesinin gerçek yüzünü ele veriyor. Problemlerini somut olarak görünür kılıyor ve bu yüzden günah keçisi ilan edilmiş. Sanki Akiko’nun durumunda bir payları yok ve hayat onları cezalandırmak için başlarına bunu getirmiş gibi davranıyorlar. (Oysa günah keçisi olmak sistemin bütün öfkesinin hedefe yönelmesi demek olduğundan, annenin de kız kardeşin de babanın da öfkeli-duyarsız tutumu daha anlaşılır oluyor.) Bize göre büyüdüğü sistemde bir problem olmasa bu kadın böyle olmazdı.     

Akiko, kumar oynamaya gittiği atari salonunda Ryo ile tanışıyor. Ryo da çocuksu bir adam, ev arkadaşıyla kavga ettiğini ve memleketine gitmesi gerektiğini ancak tren parası olmadığını söylüyor, ama atari salonunda oyun oynuyor. Devamında izlediklerimiz oldukça zorlayıcı, ilk bakışta böyle anne mi olur diye Akiko’ya öfkelenmemize ve Shuhei’nin haline üzülmemize sebep olabilir. 

Akiko öfkelendirecek bir anne miydi? Aslında Akiko bir gariban. Evinin halinden, sürdürdüğü yaşamdan, oğluna karşı (zaman zaman bize psikopatik gibi görünen) tavrından aslında fazlasıyla bebeksi bir yapıya sahip olduğu anlaşılıyor. Yetişkin gibi görünüyor, ama sadece görüntüsü yetişkin, gerçekte hayatın altından kalkacak bir malzemesi yok. Çalışamıyor, yemek yapamıyor, barınamıyor. Akiko kumar oynarken, içki içerken sadece içindeki büyük boşluğu doldurmaya çalışıyor. Çok fazla dürtüsü olduğundan ya da dürtüsel ihtiyaçları fazla olduğundan değil, bebeksi olduğundan meme emmek gibi onu canlı tutan bir uyaran olarak erkeklere yönelirken, aslında kendini depresyondan ya da sokaklarda dilenen bir vaziyete düşmekten korumaya çalışıyor. Yönelimin mahiyetinin bebeksi olduğunu ele veren bir diğer nokta ise bir küçük çocuk gibi öfkeli olması; belirgin bir şekilde bir şey istediği gibi olmadığında ve hemen olmadığında buna katlanamamak gibi bütün problemli çocuklarda gördüğümüz her istediği hemen olsun, eksiksiz olsun diyen bir yapısı var (borderline). Böyle bir durumda çok fazla dürtü olmaz, burada motive eden şey dürtü değil içindeki bebeğin çok annesiz, çok sahipsiz olmasıdır. 

Akiko’nun yetişkin görüntüsüne rağmen bebeksi olduğunu anladığımızda; sabah niye uyanıyor, neden çocuklarına karşı bir sorumluluk algısı yok, neden çocuk gibi bisiklete biniyor, işe gitmiyor da atari salonuna gidiyor, neden ikinci çocuğu doğurdu gibi soruların kadının düzleminde bir karşılığı kalmıyor. 

Bu durumda Akiko’nun yöneldiği erkekler de bağlanılacak yapıda olmuyor. Daha çok kullanmaya yöneliyorlar. Zaten bu yapıda bir kadının karşısına biraz düzgün biri çıksa ilişkiyi bozacağını biliyoruz. Bir yandan insanlara çok ihtiyaç duyuyor, ama bir yandan da ilişkileri bozup o insanlardan kurtulmaya çalışıyor. Çocukluğunda günah keçisi yapılmış, o günah keçisi olmanın kaderi budur: Borderline kalmak, çok öfkeli olmak, çok öfkeye maruz kalmaktır. Bir şekilde o da kendine yapılanı hem kendine hem oğluna, çocuklarına yapmış oluyor. 

Ryo ile ilişkisi daha istikrarlı daha uzun süreli gibi görünse de ilişki sürekli koparak devam edebiliyordu. Görünürde ilişki uzun sürmüş gibi olsa da hep kesintili devam etti ve kesinti ayrılma şeklinde değildi. Görüntüde ayrılmasalar da birbirlerinden koptukları, birbirlerinden uzaklaştıkları dönemlerle idare edilmiş bir ilişkiydi. Yan yana olsalardı iki taraf da başka şeylerle meşgul olmaya ihtiyaç duyar gibi bir ilişkiydi. Neticede Ryo bir noktada bırakıp gitti. Kaçınılmaz olarak aralarında biriken öfkeyle birbirlerine zarar vermekten kaçınabilmek için buna mecbur kaldı. Bu yapıdaki insanlar başka türlü bu kadar uzun süreli ilişki sürdüremez. Bir sürü ilişki uzun sürüyormuş gibi görünür, ama aslında ilişki olmaktan çıkmıştır. Birbirlerinden kopar, sadece ev arkadaşı gibi ya da birbirine tutunma ilişkisi gibi bir mahiyete döner, burada da bunun bir örneğini görüyoruz.  

Shuei annesi karşısında nasıl bu kadar sakin? Neden hiç tepki vermiyor? Maruz kaldığı şeylerin ağırlığı karşısında izlerken biz öfkeleniyoruz, ama o sakince annesini takip ediyor. Bu neden böyle oldu? Aslında Shuhei öfkesiz değil, ama durgun, dünyaya yönelmiş değil, tamamen annesine yönelik, annesinden kopup kendine ayrı bir dünya oluşturabilme kabiliyeti oluşmamış çünkü anne çok kurtarılmaya muhtaç, çok ihtiyaçlı ve Shuhei bu işlevi üstlendiği için aslında zaten dünyayla bir teması yok. 

Kardeşiyle ilişkisinden annesinin öfkesinin olmadığı, iyi kötü kendini doğru idare ettiği –belki ilk doğurduğu, babayla evli olduğu zamanlarda– Shuhei’ye annelik malzemesi vermiş olduğunu anlıyoruz. Bu sayede (annelik alabildiği için) kimse ondan beklediği için değil, ama otomatik olarak ona sahip çıkıyor. Ancak annesine onun parçası olarak bağlı. Annenin çocuğunu parçası yaparak da olsa yatırımlandırması çocuğu ipsiz sapsız olmaktan korur. Dolayısıyla parçası yaparak ilişki sürdürmenin de bir işlevi, bir manası, olumlu bir tarafı olur. Bir annenin çocuğuna hiç yatırımı olmamasından kaynaklanan annelik eksikliği daha büyük tehlikede sorunlar oluşturur -ki bunun örneğini Akiko’da görüyoruz.

Çocuğunu parçası yaparak benimseyen anneler, çocuğun kendisi olmasına izin vermez, özgürleştirmez ve kendinde tutar. Bu durumda çocuk bazen annenin onun özgürlüğünü elinden almış olmasına tepkili ve öfkeli olur, bazen çocuğun anneye hem çok öfkeli hem çok bağımlı olduğu için kopamadığı tuhaf bir ilişkiye dönmesine neden olur, bazen de bu filmde olduğu gibi çocuk anneye çok uyumlanır. Shuhei tamamen uyumlanmış bir çocuktur. 

Akiko’nun sosyal hizmetli ile son görüşmesinde söyledikleri durumu çok güzel özetliyor. Çocuğu kendi parçası yapıyor, ama hafif psikopatlık gibi algıladığımız şey Shuei’yi sevmediği bir parçası yapmasıdır. Shuei’yi dilendiriyor, yalan söyletiyor, kullanıyor ve en sonunda da katil yapıyor olmasından bunu anlıyoruz. Shuhei, Akiko’nun öfkeli olduğu kendi parçası, Akiko’nun sevdiği bir parçası değil. Kadınlar çocuklarını parçaları yaptığında bazen en değerli parçaları da yapabilirler, ama burada sevmediği bir parçası olduğu için devamlı çocuğun başını belaya sokmaya eğilimli, tıpkı kendisine yaptığı gibi…

Parça ilişkisinde belirleyici olan bireyselleşmenin zarar görmesi, ayrışmanın mümkün olmaması ve kendini bulmanın engellenmiş olmasıdır, fena bir şeydir. Bir insan ancak ayrılma kapasitesi oluşmuşsa bir hayat kurabilir, sevgi ilişkisi peşine düşebilir ve sevgi ilişkisi olmayan her durumda ayrılması mümkün olur. Annenin çocuğu kendi parçası yapması ise bunu sakatlar. Shuhei’de tipik olarak bunu görüyoruz. Annesinin uzantısı; git öldür, diyor, gidip öldürüyor.

Peki ya babası?

Çocuğun babası düzgün bir adam. Bir kere gördük, ama halinden duruşundan işi gücü olan, bir şekilde kendine bir var olma alanı oluşturmuş biri olduğu anlaşılıyor. Önemli bir nokta Akiko’nun kendisini suiistimal etmesine izin vermek istemeyen bir adam olmasına rağmen, çocuğu çok koruyamaması. Öyle bir gücü var mıydı? Filmin en hassas noktası burası; babalar ne yaparlarsa yapsınlar anne çocuğu kendi parçası yaparsa onu elinde tutmaya kararlıysa babanın bir hükmü olmaz. Peki, adam orada bir yetişkin olarak bu kadın bu çocuğa bakamıyor, deyip alsaydı bu yanlış bir şey mi olurdu? Mahkemeyle ancak zoraki alabilirdi. Yapmak gerekir miydi? Filmin sonunu bildiğimiz için keşke öyle yapsaymış, diyoruz. 

Akiko’ya, Shuhei’ye, babaya, Akiko’nun ailesine öfkelenmek mümkün ancak bir insanın kaderinde annesinin rolünün ne kadar büyük olacağını (bu işi yapanlar olarak) biliyoruz. Filmin en iyi anlattığı şey de budur; annelerin bir insanın kaderinin, bir insanın yapısının oluşumundaki muazzam gücü, Shuhei çok öfkeli bir çocuk olmamasına, anneannesinden dedesinden nefret etmemesine rağmen annesi istedi diye gidip bıçaklayıp öldürmesinde somut hale geliyor. 

Bu durumdan çıkmak mümkün mü? Nasıl çıkılır? Shuhei neden çıkamadı? Tutunacak bir şeyi olsaydı çıkabilir miydi? Bu durum bir kader ve değiştirilemez mi? Yoksa çıkabilecek bir ortam olsa farklı olur mu? Nereye kadar ne bizim seçimimiz? Shuhei için de Akiko için de sorabiliriz; bu durumdan nasıl çıkılır? İsteğe bağlı mı? Tam olarak nerede neyi seçiyoruz, seçebiliyoruz?

Böyle bir kader kendi kendine değişmez. O kadar büyük bir kendine dönen öfkesi var ki, o öfkeyle hiçbir ilişkinin doğru yürümesine izin vermez, illa onu bozar. Kendi geçmişinde çok yanlış şeyler yapmış gibi algılayan herkesin aslında bütün olan bitende kendilerine duydukları öfkenin payını algılamaları önemlidir. İnsanın böyle bir kaderi değiştirebilmesi için bir parantez bulması gerekir. Onu onaracak, kendini gözden geçirip kendine zarar verme eğilimlerini denetlemesini sağlayacak bir parantez. Kişi bu parantezi kendi başına oluşturamaz. Kendine dönen büyük öfkenin temel nedeni yetersiz anneye duyulan haklı öfkenin kişinin kendisine dönmesidir. Bu kısır döngü ancak başka bir ilişki içinde yani terapist ile kurulan ilişki içinde değişir.