Odak Danışmanlık Film Analiz Grubu

Filmin Adı: Yakın (Close)

Tür: Dram-Anlatı (2022)

Yönetmen/Senarist: Lukas Dhont

Konu: Filmde 2 erkek çocuğun yakın arkadaşlığını, çocukluktan ergenliğe geçerken yollarının ayrılmasını izlerken farklı aile yapılarının erkek çocuğun gelişimindeki etkilerini görüyoruz. 

Film Leo ve Remi’nin oyunuyla başlıyor. Erkek çocuk korkularını yenmek için dış dünya üzerinde hakimiyet kurmaya yönelir. Yeterliliğini artırmaya çalışır. Leo’nun kurduğu oyunun da buna uygun olduğunu görüyoruz; peşlerindeki bir kalabalıktan saklanmaya ve kaçmaya çalışıyorlar. Remi oyunun kurallarını tam algılayamasa da Leo’ya ayak uydurmaya çalışıyor. 

İlerleyen sahnelerde aileler arasındaki farkı görmeye başlıyoruz. Leo’nun ailesi; annesi, babası ve ağabeyi hep beraber tarlada çalışıyorlar. Remi’nin annesi çocuklarla fazla samimi görünüyor; temas etmekten ve vücudunu belli eden bir kıyafetle yanlarında olmaktan rahatsız değil… Bu yaşlarda erkek çocuk için annesi hem büyük bir çekim oluşturur hem de annesine giden dürtülerinden çok korkar. Anne erkek çocuğun dürtüsüne karşılık verirse çocuk dürtüsünü annesinden çekemez ve ilerde bir yakın ilişki yaşaması imkânsız hale gelir, çünkü; beraber olduğu her kadın bir noktada annesine dönüşür. Aralarında geçen diyalogta “Sadık bir oğul hayali kuruyorum… Eğer hak ediyorsan her zaman yanındayım” derken Remi’nin annesinin erkek çocuklarının ona âşık olmasından büyük bir keyif aldığını ve bundan vazgeçmek istemediğini anlıyoruz. Çocuklara sevgilisi gibi fazlasıyla dürtüyle cevap veriyor. Sapkın bir anne.

Remi obua çalarken Leo’nun aklı dünyayı gezmekle meşgul. Eril enerji; dışa dönüktür, hakimiyet kurmak ister. Dişil enerji; kendini göstermek ister. Remi büyük ihtimalle annesinin beklentisine uygun olarak parçayı daha iyi çalmak istiyor çünkü konser verecek, dişil enerjisi fazla, eril enerjisi yok. 

Remi’nin gece uyumakta güçlük çektiğini görüyoruz. ‘Kafamdaki düşünceler durmuyor’ diyor. Uykuda; bebekliğe hatta derin uykuda anne karnına döneriz ve bu şekilde dinleniriz, onarılırız. Bebek anneliği kötü olduğunda öfke düzeyi çok fazla olduğu için uyumak boşluğa ya da karanlığa düşmek gibi korkutucu olur, bu durumda uykuya geçmek zorlaşır. Leo arkadaşına bir hikâye anlatıyor ve sonunda çıkardığı sesler aslında içindeki bebeği sakinleştirdiği için Remi’nin uyumasına yardımcı oluyor.

Leo ve Remi Liseye başlıyorlar. Okulda erkek çocuklar kendilerini tanıtırken ilgi alanları erkek çocuk dünyasına uygun. Leo, bilinç düzeyinde farkında olmasa da Remi’nin gerginliğini algılıyor. Bebek ancak kucağa alındığında, fiziksel temasla sakinleşir, Leo da başını Remi’nin omzuna koyarken farkında olmadan bunu yapıyor gibi. Dışarıdan bakıldığında diğer çocuklar için bu durum Leo ve Remi’nin aralarındaki yakınlığın sevgili gibi algılanmasına sebep oluyor. Aslında Remi annelik malzemesi çok eksik kaldığı için Leo’ya içindeki bebekle yönelmiş durumda ve mecburen dürtüyle bağlı, bebeğin dürtüsü karşı taraftan sevimlilik ve korunma ihtiyacı olarak algılandığı için Leo buna cevap veriyor. Dışarıdan sevgili gibi oldukları söylenince kafası karışıyor ve rahatsız oluyor, çünkü bu Leo’nun kimlik tanımına uygun değil. 

Remi’nin ailesiyle oyun oynarken ve yemek yerken daha çok dört çocuk gibiler. Aralarında hiyerarşik bir fark olduğu algılanmıyor. Çocuğun hayatın altından kalkabilen bir yetişkine dönüşebilmesi için kendinden hiyerarşik olarak yukarıda algıladığı bir anne babaya ihtiyacı vardır. Konser sahnesinde babanın silikliği ve annenin parlayan gözlerle oğlunu izlemesi de oğluna büyük bir narsistik yatırımı olduğuna işaret ediyor. Remi sahnede oldukça gergin ve sırf annesini memnun etmek için bunu yaptığı açık. Böyle bir aile yapısı çocuğu büyümeye mecbur etmez. Bebeksi ve çocuksu özelliklerin geride kalması için uygun değildir. Bu özellikler geride kalmadığında gerçek hayatın altından kalkmak ve bir anlam oluşturmak imkânsız hale gelir. 

Okulda diğer çocuklara karşı Leo’nun kendini koruyabildiğini görüyoruz, sataşmalarına tepki gösteriyor, gerginlik taşımakla ilgili bir problemi yok, bu da bir babası olduğunu bize gösteriyor. Leo yavaş yavaş Remi’den de uzaklaşmaya başlıyor, Remi çok ihtiyaçlı olduğu için arkadaşının kendisinden uzaklaştığını algıladığında annesiyle olan ilişkisinde öğrendiği gibi önce onu memnun etmeye yöneliyor. Leo ise artık bu yakınlıktan rahatsız, Remi için çok acı verici olduğundan uzak duramıyor ve gerginlik fiziksel kavgaya dönüşüyor.

Remi’nin durumunu açıklayan sahnelerden biri de banyoda duş alırken, annesinin kapının kilidini açması için ısrarı; burada ciddi bir sınır ihlali var. Annesiyle arasında sınır olmaması, bebek anneliği de çok eksik olunca erkek çocukta annesinin içinde kaybolmak, kara deliğe düşmek, yok olmak gibi büyük bir anksiyete oluşturur.

Kahvaltı sahnesinde Remi’nin halinden Leo’ya bebeksi ihtiyaçlarla bağlı olduğu netleşiyor. Kavga ettikleri için neredeyse annesini bırakmış bir çocuk gibi yemek yemek istemiyor. Ailenin tutumunda iki aile arasındaki fark görünüyor. Remi’ye babası ‘Nasıl aç olmazsın?’ diyor. Burada babanın da sınırlarının iyi çizilmemiş olduğunu görüyoruz. Çocuğun iç dünyasına müdahale ediyor, ama zaten adamın sınırları olsa bu kadınla beraber olamazdı. Çünkü oğluna yaptığını bir şekilde muhakkak kocasına da yapıyor olmalı. Sınırları olan biri için sınır ihlali rahatsız edicidir; böyle bir müdahale yapıldığında “Sana ne ben aç olup olmadığımı bilmiyor muyum” der. Okulun ilk günü eve döndüğünde Leo annesiyle konuşurken anne ‘Aç mısın?’ diye sorduğunda Leo ‘Değilim’ deyince annesi ‘Tamam’ demişti. Anne, oğlunun kendisinden ayrı bir birey olduğunun farkında ve buna saygı duyuyor.

Leo yaşına uygun şekilde erkek çocuklarla futbol konuşuyor, spora yöneliyor. Remi’nin daha çok kızlarla arkadaşlık ettiğini ve yalnız kaldığını izliyoruz. Leo’nun dış dünyaya yönelimi artıp aralarındaki mesafe açıldıkça Remi için durum daha da acılı olmaya başlıyor. Malzemesi fazlasıyla bebeksi olduğu için yaşıtlarıyla erkek dünyasında var olmaya uygun bir zemini yok. Hem Leo’nun ailesinden aldığı malzemenin fazla olması hem de kendi annesinin çekiminden kurtulması için Leo’ya yönelmiş durumda. Malzemesi bebeksi ve dürtüsel bir alan olduğu için âşık olmuş hale geliyor. İçindeki bebekle bağlandığı için ondan uzaklaştığında büyük bir yıkıma uğruyor. Leo arkadaşının haline üzülüyor, ama yapabileceği bir şey var mı? Annesinin bıraktığı boşluğu yaşıtı olan bir arkadaşının doldurmasını beklemek gerçekçi olmaz. 

Leo’nun ailesinin hep beraber çalıştığı sahneler ailenin yapısını anlamak açısından önemli. Anne ve baba arasında sağlam bir iş birliği var. Öfkesiz bir iş birliği alanı oluşuyor. Ekiyor biçiyor sorumluluklarını yerine getiriyorlar. Beraber bir şey oluşturabilen bir aile; beraber bir şeyler üretiyorlar. İş birliği yüksek bir kalitedir, iş birliği yaparken bir sürü problemini geride bırakmak zorunda kalırsın. Anne babanın iyi bir iş birliği yapması sonucunda çocuklar da bu sisteme adapte oluyorlar, ailelerine yardım ederken üfleyip püflemiyorlar. Bir şekilde orası aile.

Anne baba arasındaki ilişkide Remi’nin anne babasından farklı bir şey var -ki bunu erkek çocuklarında görüyoruz. Leo ve ağabeyi dürtüsel alanla ilgili problem yaşamıyor. Erkek çocukların ergenlik döneminde dürtü artar, ama Leo ile Remi arasında muazzam bir fark var. Ağabeyi de dış dünyaya yönelmiş, kız arkadaşı var, hayatın altından kalkıyor, kendine bir dünya oluşturmuş. Ergenlikte kızların da erkeklerin de dürtüleri henüz kendinden farklı olanı sevebilme kapasitesi gelişmemiş olduğu için öncelikle kendi cinslerine yöneliktir. Ağabeyinin hemcinslerine yönelik dürtüleri geride kalmış olduğu için Leo ergenlikteki dürtüleriyle ağabeyine yöneldiğinde ağabeyinde bir karşılığı olmuyor. Bu durumda rahatlıkla temas edebiliyor, boğuşabiliyorlar, bu şekilde dürtü nötralize oluyor, aslında ebeveynin de yaptığı şey budur. Ödipal dönemin başlangıcında çocuk ebeveynlerine dürtüyle yönelir. Ebeveynler dürtüyle cevap vermediğinde dürtüsel alan nötralize olur ve sevgi enerjisine dönüşür. Dürtüsel bir şey oluşmadan da bir ilişki kurabilmek mümkün olur. Dürtü; aslında canlılığımızın kaynağı, dönüşmemiş muazzam bir enerjidir. Bu enerjinin sevginin hizmetine girebilmesi için çocuğun bunu nötralize edecek ebeveynlere ihtiyacı vardır. Bu da ancak ebeveynde dürtü uyanmaz, çocuğun dürtüsüne sevgiyle karşılık verirse mümkün olur. Öyle bir aileden çıkmış bir insan başkalarına dokunmaktan rahatsızlık duymaz. Öbür türlü her yakınlık ve temas dürtü uyandırabileceği için tehlikeli ve korkutucudur. 

Bunun önemli bir diğer sonucu da çocuğun kendini analı-babalı bir çocuk olarak tanımlayabilmesidir. Bu olduğunda çocuk nötralize olmuş enerjiyi dış dünyaya yönelmek ve deneyimle büyümek için kullanır. Buz hokeyi nasıl gidiyor diye sorduklarında rahatlıkla “diğerlerinden biraz gerideyim ama sorun değil” diyor. İmrenilecek bir şey, aksi durumda yani çocuğun kendini analı-babalı tanımlayabileceği bir aile ortamı yoksa mecburen büyük bir narsistik fanteziye tutunmak zorunda kalır. Herhangi bir şeyi yapamamaya başkalarından geride olmaya katlanamaz, kendinden beklentileri çok yüksek olur. Böyle bir yapı hayat deneyimine girmeyi zorlaştırır. Sonuç olarak ruhsal büyüme olmaz.

Remi’nin durumunda bunu net olarak görüyoruz. Annesi bize sapkın bir anne örneği sunuyor. Bebek ve çocuk için annesi dünyanın merkezindedir. Kendisi ödipalize olamamış bir kadın için bu büyük bir narsistik doyum kaynağıdır. Çocuğu neredeyse kendi malı olarak algılar. Çocuğu kendinde tutmaya eğilimli olur. Çocuğun dış dünyaya yönelmesinden rahatsız olur. Başka bir dünyası olmasın, sadece ben olayım gibi bir çekim oluşturmaya çalışır. Bunu ilk sahnedeki söylemlerinde ve özellikle banyonun kapısındaki sahnede çok net olarak görüyoruz. Böyle bir anne erkek çocuğu için bir karadelik gibidir. Annenin içinde kaybolmaktan korkar ve ne varsa ona tutunmaya çalışır. Ek olarak bu yapıda bir annenin bebekle ilişkisinde aksamalar olacaktır. Burada Remi’nin Leo’ya tutunmuş olduğunu anlıyoruz. Malzemesi dış dünyaya yönelmesi ve hayat deneyiminden öğrenmesi için yeterli değil. Sağlıklı bir arkadaşlık ya da kadın erkek ilişkisi oluşturmaya uygun değil. Çok bebeksi ihtiyaçları olduğu için kime yönelse beklentileri çok yüksek olur. Bu beklentilerin karşılanması gerçek hayata uyumlu olmadığından çok öfkelenir ve ilişkileri kolayca bozulur. Birine yakınlaştığında neredeyse onun uydusu gibi olur. Kendisiyle karşındakini karıştırır, ya herkesin kendi gözüyle bakmasını bekler ya da kolayca başkasının gözüne kayabilir. Birine bağlandığında ayrılması neredeyse imkânsızdır, ilişkide üçüncü kişileri tolere edemez. Bunu Leo ile olan ilişkisinde de görüyoruz. Aslında bir ilgisi olmamasına rağmen “buz hokeyine bende mi gelsem,” diyor. Leo okula giderken her zamanki gibi onu beklemediğinde kavga çıkarıyor, sonunda intihar ediyor.

Okul gezisinde Remi ile ilgili bir terslik olduğunu algılıyoruz. Bu zor durum karşısında sistemin tutumu; okul, öğretmenler ve ebeveynler alışık olmadığımız türde. Kesinlikle durumu yok saymıyorlar. Çocuklar için bir arkadaşlarını kaybetmiş olmanın taşıması çok zor bir durum olduğunu algıladıkları için haberi vermeden önce ebeveynlerini çağırıyorlar. Okulda konuşabilecekleri ortam oluşturuyorlar. Yası başlatmaya çalışıyorlar. Sınıf arkadaşlarından birisi öldü ve bütün çocuklar bundan etkilendi. Hepsinin bir ilişkisi vardı, bunu atlamadılar okul olarak, Leo’nun daha fazla etkileneceğini öngördükleri için zorlamadan sadece ihtiyacı olduğunda orada oldukları mesajını veriyorlar. Çocuğun büyük bir şansı vardı. Aile onu taşımaya çalıştı, okul bunu yok saymadı. Biz genel olarak “üzülme kafana takma, boşver, sen de öleceksin” diyerek acıyı yok sayarız. Yetişmesi gereken bir müfredat vardır ve esas hayat arka planda kalır.      

Leo’nun ailesinin tutumu da bize yabancı gelebilir. Yalan söylemiyorlar, saklamıyorlar, Leo’nun tepkilerine öfkelenmiyorlar. İçinden geleni yapmasına izin verirken yanında duruyorlar. Haberi verdikten sonra kaçıp bisikletle giderken arkasından arabayla takip ediyor sadece. “Aç değilsen yeme, ama bari bir şey iç” “Okula ağabeyin bıraksın bugün” derken, buz hokeyine arabayla götürürken ailenin verdiği mesaj; “durumun ağırlığının farkındayız ve ihtiyacın olduğunda senin için buradayız”. Boş bir söylem yok, eylem var; gerçek sevgi eylemlerimizde görünür. Anne Leo’nun arabada kalmasına tepki göstermedi. Çocuğun içinden gelenlere saygılı, ne yapmak istediğinin içinden gelenlerle belirlendiğini biliyor ve çocuğa saygı duyuyor. Bir çocuk nasıl sağlıklı büyür bunu çok iyi gösteren bir aile izliyoruz.

Cenazede arabada geçen diyalogta annesi “Gelmek ister misin?” diye soruyor. Leo “aç değilim.” dediğinde “yemek zorunda değilsin.” diyor, ama ısrarcı değil “sana bir sandalye ayırırım.” diyor. Sınırlar çok net, oğlunun kendinden ayrı bir birey olduğunun farkında, onu bir kalıba sokmaya çalışmıyor. Oğlunun içinden gelen neyse onu yapması için alan bırakıyor. Baba ve ağabey de aynı şekilde ihtiyacı olduğunda oradalar, ama üzerine gitmiyorlar. Kayıp herkes için zorludur, aynı zamanda insan olmanın temelini oluşturur. Büyümek hep bir şeyleri kaybederek ve yasını tutarak gerçekleşir, ilk annemizin memesini kaybederek büyümeye başlarız. Kaybın gerçekliği, yasın bir süreç olduğu, herkes için farklı ilerleyeceği, bu ailede anlaşılmış. Bu ortam da Leo’da kendi temposunda yas sürecini yaşayabilmesini sağlıyor. Kesinlikle çok ağır bir durum, ama bunun Leo’nun büyümesine katkısının büyük olduğunu biliyoruz. İnsan ancak acı çekerek büyür. 

Leo günlük hayatına devam ederken bir yandan Remi’nin ölümüyle ilgili ne olduğunu anlama çabasının içinde döndüğünü izliyoruz. Okulda Remi’nin eşyalarını almaya gelen annesini gördüğü gece yatağına işiyor ve ağabeyinin yanına gidiyor. Burada henüz durumu taşımakta zorlandığını anlıyoruz. Ağabeyine sorduğu sorularda Remi’nin ne durumda olduğunu merak ettiği anlaşılıyor. Neden kendini öldürdüğünü anlamaya çalışıyor gibi. 

İki ailenin beraber yemek yedikleri sahnede Remi’nin babası ağlarken aile yanında rahatsız olmadan ve müdahale etmeden kalabildi. Remi’nin annesinin dışarı çıkmasından durumu taşımakta zorlandığı anlaşılıyor. Remi’nin annesi buz hokeyinde ziyerete geldiğinde “Aranızda konuşmuş muydunuz?” diye soruyor. Leo gibi anne de ne olduğunu anlamaya çalışıyor ama Leo kendini sorumlu tutarken Remi’nin annesi sebebi dışarda arıyor gibi. Leo evlerine gittiğinde ve arkadaşının odasını görmek istediğinde aslında yas tutmaya çalışıyor. Remi’nin annesi “Saçımı beğendin mi?” “Beni görmeye mi geldin?” derken çocuğunu kaybetmiş bir anne gibi değil. Leo ile arasında hiyerarşik bir fark yok. Çocuğa sanki eşiti gibi davranıyor. Remi’nin odasında “Her şeye baktım. Aranızda ne geçti?” diye sorduğunda hâlâ dışarıda bir sebep aradığı ve Leo’yu sorumlu tutmaya yöneldiği seziliyor. Çocuksu yapıda bir insanın hayat gerçeklerini taşıyacak gücü olmadığından; ben kötü bir anneyim, benim yüzümden oldu yerine çocuk yüzünden oldu, demek daha kolay geldiği için buna yönelmiş olabilir. Bu durumda Leo’nun ya da başkalarının ne yaşadığını anlayan bir hali yok. 

Leo da kendini sorumlu tuttuğu için öfkesi kendine dönüyor. Öfkemiz arttığında bedenimizle bir kopukluk olur ve sakarlaşırız. Leo da maçta kolunu kırıyor.  Bu sayede yasın başladığını görüyoruz. Artık ağlamaya, arkadaşını özlediğini söyleyebilmeye başlıyor. Ailenin tutumu Leo’nun bu zor sürecin altından doğal bir şekilde kalkabilmesine yardımcı oluyor. Annesi oğlunun zorlandığını algıladığında sadece sarılıyor. Babası, ağlarken sadece başını okşuyor ve göz yaşını siliyor. Gece abisinin yanına gittiğinde abisi sarılıyor. Sağlıklı bir aile ortamında yas süreci doğal bir şekilde gelişiyor. Ölümden sonra Leo kendi içinden gelenlere göre hareket ediyor ve böylece yasını yaşayabilmiş oluyor. Ortam müsait olmadığında yas, tutulması imkânsız bir şey gibi geliyor, ama film bize aile ve ortam müsait olduğunda çok da zor bir şey olmadığını gösteriyor.

Yas tutabilmek için sevgi çağına gelmiş olmak gerekir. Sevgi çağı ödipal dönemin sonunda elde ettiğimiz bir şeydir, yani ödipal çatışmanın tamamlanarak geride kalmış olmasıdır. Ancak sevebilen biri yas tutabilir. Ödipal öncesi dönemde öfke düzeyi hâlâ çok yüksek olduğu için ölüm yok oluş gibi algılanır. Hiç kimse için taşınabilir bir duygu değildir. İçimizdeki yıkıcı taraf azalıp sevgi çağına geldiğimizde ölüm yok olmakla eşdeğer olmaktan çıkar. Büyük bir bütünlüğün parçası olduğumuzu, oradan geldiğimizi ve oraya gideceğimizi algılarız. Kendi içinde öfkesiyle o insanı yok etmeden, –çünkü çok öfkelendiğimizde onunla olan anılar silinir-. Hiç kimse bir şeyin yok olmasına izin veremez. O öfkenin azalması ve o insanın içimizde yok olmayacağından emin olmak gerekir -ki yas bitebilsin.

Filmin sonunda Leo Remi’nin annesinin çalıştığı hastaneye gittiğinde kadının hali yine durumu anlayamayan bir düzlemde. “Buraya niye geldin? Çalışıyorum,” diyor. Yolda Leo’nun tekrar tekrar Remi’nin annesini ziyeret etme ihtiyacının arkasında, olandan kendini sorumlu tuttuğu ve bununla yüzleşmek isteği olduğu anlaşılıyor. Bu süreçte suçlanırsa, annenin ona yönelecek olan öfkesini taşıyacak gücü toplamış olmalı ki “Sorumlusu benim. Onu ben uzaklaştırdım,” diyor. Bu işi yapanlar olarak biz biliyoruz ki sağlıklı bir çocuk arkadaşıyla arası bozuldu diye kendini öldürmez. Bunun oluşması için annelik malzemesinin çok eksik olması lazım. 

Gerçekten seven bir anne ile narsistik yatırım yapmış anne arasındaki fark büyüktür. Çocuğuna herhangi bir öfkesi olmayan bir annenin yas tutuşu da farklıdır. Çocuğuna öfkesi olan bir annenin çocuktan kurtulmak isteyen bir tarafı da olacağı için yas başlayamaz. Kadının öfkesi büyük olmalı ki Leo ormanda kendini korumak için eline bir sopa alıyor. Aslında bu düzlemde öfke narsistiktir ve kadının çektiği acı da narsistik bir acıydı, ormanda Leo’ya sarıldığında bir sebepten aslında çocuğun sorumlu olmadığını algıladığı ve gerçekten acı çekebildiği bir düzleme geçti.

Bir ailenin çocuğu taşıması durumunda; onun gerçekliğini yok sayıp kendi keyiflerine göre davranmasını beklemedikleri durumda insanın ruhu zaten zor bir durumun içinden çıkmak için bir yaranın iyileşmesi gibi doğal olarak işler ve onun içinden zenginleşerek çıkar. 

Film sağlıklı bir aile ortamında büyüyen çocuklarda dürtünün nötralizasyonunu anlatması açısından önemli. Aile ortamının çocuğu nasıl oluşturduğunu gösteriyor.